Batı Tarzı Minyatür Behzad Kaynak: wikipedia.com |
Minyatür
malzemeleri
tarih boyunca çok büyük değişime uğramamıştır. Neredeyse çoğu malzeme aynı
şekilde kullanılmaya devam etmiş ve bu güzide sanat dalının geçmişten bugüne
olan yolculuğu ayniyle sürmüştür. Elbette gelişen dünyada gelişen malzeme
üretim ve elde etme teknikleri olmuştur. Ancak var olan değişikliklerin çok
büyük olduğunu söylemek pek mümkün değildir. Bu girizgâhın ardından söze ilk
olarak minyatürde kullanılan boyalardan başlamanın uygun olacağını varsayıyor
ve o şekilde başlıyoruz.
Minyatürde kullanılan
boyalar genel olarak toprak boyasıdır.
Boyaların tabii yani doğal olması tercih edilir. Sentetik boyaların
kullanılması pek istenen bir durum değildir. Zira istenmeyen sonuçların
doğmasına neden olur. Minyatür sanatı, yapım tekniği
açısından boyaların üst üste sürülmesini gerektirmektedir. Sentetik boyaların
bu şekilde kullanımı, birbirine karışarak renklerin başkalaşması sonucunu
doğurabilir.
Toprak boyalar bir
taş üzerine konulmak suretiyle yalnızca su ile eritilir. Ve ardından fincanlara
konulur. Boyaların sabitliğini sağlamak amacıyla 16, 17 ve 18. yüzyıllarda
yumurta sarısı kullanılmıştır. Yumurta sarısının ilavesi ile hem kalıcılık ve
hem de ekstra parlaklık elde edilmiştir. Ayrıca bu şekilde hazırlanmış
boyaların sürüldüğü yerlerde belli belirsiz kabarık bir doku sağladığı ve bunun
da çok istenen bir durumun oluşmasını sağladığı bilinir. Bu boya ile yapılmış
minyatürlerin renkleri fırında yapılan mineye benzer, çok canlı ve şeffaf bir
görünümdedir. Yumurta sarısının bu faydaları yanında en sıkıntılı tarafı ise
boyanın kurumasının ardından yeniden sulandırılma ve kullanma imkânının
kalmamasına neden olmasıdır. Boya ile birlikte kuruyan yumurta akı,
sulandırılsa dahi yeniden eski kıvama ve işleve dönemez ve bu şekilde
hazırlanan boyaların kurumadan tüketilmesi gerekir.
Yumurta akının bu
şekildeki mahzurları dolayısıyla bir süre sonra bundan vaz geçilmiş ve yerine
tutkal kullanılmaya başlanmıştır. Benmari usulü eritilen tutkala bir damla saf
pekmez veya iki damla üzüm suyu ilavesi ile hazırlanan boyaların tekrar su ile
eritilerek kullanılması mümkün olabilmektedir. Bu şekilde pekmez veya üzüm suyu
ilavesi ile hazırlanan boyalara mühre sürüldüğünde son derece parlak ve güzel
bir hal almaktadır.
Minyatürde akarsular
genellikle gümüş suyu ile yapılmıştır. Gümüş de aynen altında olduğu gibi
eritilir ve kâğıt üzerine sürülüp mührelenirse aynen su gibi parlar. Ancak
gümüşün içerdiği asit zaman içerisinde kararmasına neden olur. Günümüzde en çok
kullanılan boyalar su bazlı ve sulu boya olarak adlandırılan boyalar olmaktadır.
Minyatürde kullanılan
fırçalar eskiden her sanatkârın kendi yaptığı,
kendi elinden çıkan fırçalar olurdu. Eskiden minyatür fırçaları üç
aylık beyaz kedinin ense tüyünden yapılırdı. Bir dizi işlemden geçirilen bu
tüylerden elde edilen muhtelif kalınlıkta fırçalar ilk zaman ince işlerde, bir
müddet yıprandıktan sonra da boya sürmekte kullanılırdı.
Minyatürde kullanılan
kâğıtlar yumurtalı ve aharlı diye anılan
türlerde yapılırdı. Yumurtalı kâğıt yapılırken yumurtanın akı bir fincan
içerisine konularak bir miktar şap ile karıştırılır. Karıştırma işlemi yumurta
akının su kıvamına geldiği yere kadar sürdürülür. Daha sonra bu sıvı kâğıda
sürülerek kurumaya bırakılır. Kâğıdın kurumasını müteakip çukur ve kuru
cevizden mamul bir tahta üzerinde mührelenir. Mührelenen kâğıtta bir parlaklık
ve saflık meydana gelmektedir ki, bu da minyatür ve diğer hat sanatları
açısından son derece istenen ve arzulanan bir sonuçtur.
Aharlı kâğıt yapmak
için ise şekersiz nişasta kâğıda sürülür ve aynen yumurtalı kâğıtta olduğu gibi
mührelenmek suretiyle elde edilir. Nişasta ile yapılan kâğıttan yaldızlı kâğıt
da elde edilebilir. Nişasta kurumadan evvel toz yaldız bir fincanın içine konur
ve içerisine bir adet nohut atılır. Ardından fincanın ağzı bir bez ile
kapatılır. Kâğıt üzerindeki nişasta henüz kurumadan fincanın içindeki yaldız kâğıdın
üzerinde eşit dağılıma dikkat edilerek çalkalanmak suretiyle dolaştırılır. Nişastanın
kurumasının ardından kâğıt mührelendiğinde kâğıdın parladığı gibi yaldızlar da
son derece güzel bir şekilde parlar ve böylece yaldızlı kâğıt (zerefşan) elde
edilmiş olur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder