5 Eylül 2014 Cuma

Tarihten Bugüne Minyatür Malzemeleri

Batı Tarzı Minyatür
Behzad
Kaynak: wikipedia.com
Minyatür malzemeleri tarih boyunca çok büyük değişime uğramamıştır. Neredeyse çoğu malzeme aynı şekilde kullanılmaya devam etmiş ve bu güzide sanat dalının geçmişten bugüne olan yolculuğu ayniyle sürmüştür. Elbette gelişen dünyada gelişen malzeme üretim ve elde etme teknikleri olmuştur. Ancak var olan değişikliklerin çok büyük olduğunu söylemek pek mümkün değildir. Bu girizgâhın ardından söze ilk olarak minyatürde kullanılan boyalardan başlamanın uygun olacağını varsayıyor ve o şekilde başlıyoruz.
Minyatürde kullanılan boyalar genel olarak toprak boyasıdır. Boyaların tabii yani doğal olması tercih edilir. Sentetik boyaların kullanılması pek istenen bir durum değildir. Zira istenmeyen sonuçların doğmasına neden olur. Minyatür sanatı, yapım tekniği açısından boyaların üst üste sürülmesini gerektirmektedir. Sentetik boyaların bu şekilde kullanımı, birbirine karışarak renklerin başkalaşması sonucunu doğurabilir.
Toprak boyalar bir taş üzerine konulmak suretiyle yalnızca su ile eritilir. Ve ardından fincanlara konulur. Boyaların sabitliğini sağlamak amacıyla 16, 17 ve 18. yüzyıllarda yumurta sarısı kullanılmıştır. Yumurta sarısının ilavesi ile hem kalıcılık ve hem de ekstra parlaklık elde edilmiştir. Ayrıca bu şekilde hazırlanmış boyaların sürüldüğü yerlerde belli belirsiz kabarık bir doku sağladığı ve bunun da çok istenen bir durumun oluşmasını sağladığı bilinir. Bu boya ile yapılmış minyatürlerin renkleri fırında yapılan mineye benzer, çok canlı ve şeffaf bir görünümdedir. Yumurta sarısının bu faydaları yanında en sıkıntılı tarafı ise boyanın kurumasının ardından yeniden sulandırılma ve kullanma imkânının kalmamasına neden olmasıdır. Boya ile birlikte kuruyan yumurta akı, sulandırılsa dahi yeniden eski kıvama ve işleve dönemez ve bu şekilde hazırlanan boyaların kurumadan tüketilmesi gerekir.
Yumurta akının bu şekildeki mahzurları dolayısıyla bir süre sonra bundan vaz geçilmiş ve yerine tutkal kullanılmaya başlanmıştır. Benmari usulü eritilen tutkala bir damla saf pekmez veya iki damla üzüm suyu ilavesi ile hazırlanan boyaların tekrar su ile eritilerek kullanılması mümkün olabilmektedir. Bu şekilde pekmez veya üzüm suyu ilavesi ile hazırlanan boyalara mühre sürüldüğünde son derece parlak ve güzel bir hal almaktadır.
Minyatürde akarsular genellikle gümüş suyu ile yapılmıştır. Gümüş de aynen altında olduğu gibi eritilir ve kâğıt üzerine sürülüp mührelenirse aynen su gibi parlar. Ancak gümüşün içerdiği asit zaman içerisinde kararmasına neden olur. Günümüzde en çok kullanılan boyalar su bazlı ve sulu boya olarak adlandırılan boyalar olmaktadır.
Minyatürde kullanılan fırçalar eskiden her sanatkârın kendi yaptığı, kendi elinden çıkan fırçalar olurdu. Eskiden minyatür fırçaları üç aylık beyaz kedinin ense tüyünden yapılırdı. Bir dizi işlemden geçirilen bu tüylerden elde edilen muhtelif kalınlıkta fırçalar ilk zaman ince işlerde, bir müddet yıprandıktan sonra da boya sürmekte kullanılırdı.
Minyatürde kullanılan kâğıtlar yumurtalı ve aharlı diye anılan türlerde yapılırdı. Yumurtalı kâğıt yapılırken yumurtanın akı bir fincan içerisine konularak bir miktar şap ile karıştırılır. Karıştırma işlemi yumurta akının su kıvamına geldiği yere kadar sürdürülür. Daha sonra bu sıvı kâğıda sürülerek kurumaya bırakılır. Kâğıdın kurumasını müteakip çukur ve kuru cevizden mamul bir tahta üzerinde mührelenir. Mührelenen kâğıtta bir parlaklık ve saflık meydana gelmektedir ki, bu da minyatür ve diğer hat sanatları açısından son derece istenen ve arzulanan bir sonuçtur.

Aharlı kâğıt yapmak için ise şekersiz nişasta kâğıda sürülür ve aynen yumurtalı kâğıtta olduğu gibi mührelenmek suretiyle elde edilir. Nişasta ile yapılan kâğıttan yaldızlı kâğıt da elde edilebilir. Nişasta kurumadan evvel toz yaldız bir fincanın içine konur ve içerisine bir adet nohut atılır. Ardından fincanın ağzı bir bez ile kapatılır. Kâğıt üzerindeki nişasta henüz kurumadan fincanın içindeki yaldız kâğıdın üzerinde eşit dağılıma dikkat edilerek çalkalanmak suretiyle dolaştırılır. Nişastanın kurumasının ardından kâğıt mührelendiğinde kâğıdın parladığı gibi yaldızlar da son derece güzel bir şekilde parlar ve böylece yaldızlı kâğıt (zerefşan) elde edilmiş olur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder